2024-11-01

Siyasi İşler Başkanı ve Parti Sözcüsü Suat Kılıç, MYK Toplantısı Sonrasında Basın Açıklamasında Bulundu

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Demokrasi varsa, hukuk varsa, adalet varsa, insan hakları varsa, sosyal devlet varsa o zaman baş tacı Cumhuriyet. Bu değerlerin hiçbiri yoksa Cumhuriyet laftan ibaret. Hukukun Cumhuriyeti için, insan haklarının cumhuriyeti için, sosyal devletin cumhuriyeti için, adaletin cumhuriyeti için, hak-hukuk arayışının cumhuriyeti için, ehliyetin ve liyakatin cumhuriyeti için, Yenilen Refah Partisi kadroları olarak gece gündüz çalışmaya devam ediyor ve gerçek cumhuriyet bayramlarında buluşacağımız günlerin özlemini çekiyoruz.

Bu vesileyle Cumhuriyetimizin kuruluş gününde doğmuş bulunan Prof. Dr. Necmettin Er- bakan Hocamızı bir kere daha rahmetle, minnetle anıyoruz. Bu vesileyle “İyi ki Doğdun Ho- cam” diyoruz. Aziz milletimize büyük bir umut kapısı, çıkış kapısı, kurtuluş kapısı olan Millî Görüş kapısını açmış olduğu için kendisini bugün ve yüzyıllar boyunca rahmetle, minnetle yad edeceğimizin sözünü veriyoruz.

Geçen haftanın siyasi gündemi Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamalardı. Aynı açıklamalar bu haftaya da sirayet etti ve bu haftanın da gündeminde ana başlığı teşkil etti.

Macun tüpten çıktı. Ne varmış tüpün içinde? Apo’ya özgürlük. Yetmez. Başka? Terörist başının, eli kanlı hainin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden, HDP kürsüsünden millete seslenmesi, örgüte çağrıda bulunması.

Milletimiz şunu bilsin ki içinde bir tek Millî Görüş temsilcisinin bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bölücü başının, eli kanlı hainin kürsüde söz alması mümkün olmayacaktır. Bırakın bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yanaşması bile söz konusu olmayacaktır. Bunu da geçin, bulunduğu yerden, İmralı Cezaevi’nden çıkması bile mevzubahis olmayacaktır.

Aziz milletimiz müsterih olsun. Terör örgütü ile kapalı kapılar ardında görüşmeler yapanların kayıt dışı müzakerelerde bulunanların hesaba katması gereken faktör Yeniden Refah Partisi gerçeğidir. Yeniden Refah Partisi var olduğu sürece hesapsız hareket etmemelerini kendilerine tavsiye ediyoruz. Yeniden Refah Partisi olduğu ürece terörle müzakere edilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün kurumlarıyla birlikte terör örgütleri ve teröristlerle mücadelesine devam eecektir. Son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar!

 

Gündemde öne çıkan bir diğer başlık, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davada yasaklılık alma ihtimali.

Görünen o ki Cumhuriyet Halk Partisi kulislerinde Sayın İmamoğlu’na yönelik yasaklılık ihtimali bir hayli politik propaganda aracına dönmüş bulunmaktadır. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirmek ahmaklık değilse bile akılsızlıktır.

Bırakın özgürce yarışsın, boyunun ölçüsünü alsın. Boyunun ölçüsünü alacağı yer sandıktır, mahkeme salonları değil. Yenemeyeceğinizi düşünüyorsanız, korkuyorsanız geri çekilin bize bırakın. Sandıkta biz gereğini yerine getirelim. Asıl olan siyasette rekabettir. Yasaklarla rakipleri elimine etmek değildir. Çekilin, Yenilen Refah’ın adayını destekleyin, biz seçimlerde gereğini yerine getirelim. Korkarak, yasaklayarak, kaçarak değil, daha iyi, daha güvenilir, daha donanımlı, daha sevimli, daha ehliyetli, daha liyakatli bir adayı toplumun huzuruna çıkararak…

“Ahmak”tan siyasi yasak çıkarmak, akıldan da hukuktan da uzaklaşmaktır. Gerçeklik evreninden kopmaktır. Sıradan bir belediye başkanından kahraman çıkarmaktır. Bu bağlamda hiç kimsenin mezkur davayla ilgili olarak yargı süreçlerini etkilememesini, CHP’nin de bura- dan prim yapma gayretine girişmemesini kendilerine tavsiye ediyoruz. Sadece Ekrem İmamoğlu’na endeksli siyaset, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakışmıyor. Çünkü bir de Ankara’da Mansur Yavaş gerçeği var.

Sayın Yavuz Ağıralioğlu partisini kurdu. Sayın Ağıralioğlu’na, genel başkanlar dünyasına hoş geldiniz diyoruz.

A Parti vatana, millete hayırlı olsun. Yeniden Refah Partimiz gibi adaletten yana olsun. Millet desin, memleket desin, vicdan desin, merhamet desin. Yeniden Refah Partisi gibi iyiliği, doğruluğu istesin. Yeniden Refah Partisi gibi doğruya doğru yanlışa yanlış desin. Doğruya doğru yanlışa yanlış diyenlerin cephesi genişlesin. Duamıza kendimiz âmin diyoruz.

2025 yılı bütçe rakamları ve detayları ortaya çıktıkça maalesef karşı karşıya bulunduğu- muz karanlık daha da belirginleşiyor.

Başlıklardan bir tanesi Kamu-Özel İşbirliği ile yürütülen Yap-İşlet-Devret projeleri kapsamın- da müteahhitlere yapılacak olan ödemeler. Yap-İşlet-Devret projeleri kapsamında otoyol, köprü, tünel ve şehir hastaneleri için 2025-2027 yılları arasında müteahhitlere yapılacak garanti ödemelerinin tutarı 663 milyar TL. Sadece 2025 yılında müteahhitlere yapılacak garanti ödeme tutarı 194,2 milyar TL.

Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanımız cebimizden tek kuruş çıkmayacak demişti. Maalesef cebinden tek kuruş çıkmayan devlet değil müteahhitler oldu. 663 milyar Türk Lirası, geçilmeyen köprülerden, geçilmeyen otoyollardan, devletin zorunlu karşılık olarak ödediği rakamdır.

Ayıptır, yazıktır, günahtır, israftır. İşi alacak şirket belli, krediyi alacağı banka belli, ihaleyi rekabetsiz ortamda alacağı rakam aşağı yukarı belli, devletin yapacağı garanti ödemeler belli, kimin zenginleşeceği, kimin fakirleşeceği belli. Bu haksız kazanç periyodunun artık sona ermesi lazım. Hazine ve Maliye Bakanı “en zor günler geride kaldı” diyor. En zor günler geride kaldıysa Sayın Bakan, asgari ücret neden hala açlık sınırının altında? Asgari ücretin 2025 yılı için öngörülen artış oranı neden hala yüzde 25 sınırında? Zor günler geride kaldıysa yaşanan bu çaresizlik neyin nesi? Vatandaş tünelin ucunda bir ışık göremiyor.

Zor günler geride kaldıysa kimin için geride kaldı? Zor günler geride kaldı. En zor günler mi kapıda? Ne anlamamız lazım? Bunu bilemiyoruz. Çünkü hala asgari ücret için tavsiye edilen rakam, müzakere edilen artış oranı açlık sınırının altında.

AK Parti içinde “iyi niyetli hatalar yaptık” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Hatayı siz yapın, faturayı millet ödesin. “İyi niyetliydik” deyin ve milletin acısı geçsin. Olacak iş değil. İyi niyetli hata. Nerede iyi niyet? Yap-İşlet-Devret projelerinde mi? Şeflaflıktan uzak ihaleler- de mi? Kademeli emeklilik adaletsizliğinde mi? Açlık sınırının altındaki asgari ücrette mi? Sefalet sınırının altında kalan emekli aylıklarında mı? Nerede adalet? Nerede merhamet? Nerede iyi niyet? Zerre kadar iyi niyetiniz varsa diyeceğimiz şudur: “Zerre kadar iyi niyetiniz varsa seçim kararını alın, bırakın millet nefes alsın. Bırakın memleket rahatlasın.”

Tünelin ucunda görünen ışığı ancak bir seçim kararıyla fark edebileceğimizi sizlere bir kere de buradan Yeniden Refah Partisi kürsüsünden ifade ve beyan ediyorum. “İyi niyetli hatalar yaptık” diyen iktidar sözcülerinin ya kafaları çok karışık, ya günahlarına kefaret bulma arayışındalar, ya ne dediklerinin farkında değiller, ya da gerçekten kemiğe dayanan bıçağın ucu kendilerinin yakınından bile geçmemiş. Vatandaş nefes almakta zorlanıyor. Bu arkadaşlar “iyi niyetli hatalar yaptık”, kusura bakmayın demekle yetiniyor. Bu noktaya tüm toplumun dikkatini çekiyorum. Hatayı sen yapacaksın, bedelini 86 milyon ödeyecek ve bunun adı iyi niyet olacak. Yok öyle iyi niyet.

“Sayın Devlet Bahçeli’nin geçen hafta söylediği cümleler, dün de Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda Sayın Cumhurbaşkanı’nın bahsi destekler konuşması oldu. Bu konu hakkında bir değerlendirme yapabilir misiniz?” sorusuna cevaben;

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözümle düğüm arasında ve kabinesinin de aynı şekilde çözümle düğüm arasında sıkıştıklarını düşünüyoruz. Zira yapılan açıklamaları reddetmiş olsalar, ittifak içinde ortakla ipler gerilecek. Yapılan açıklamaları teyit etseler, bu takdirde toplumla aralarına mesafe girecek.

Çünkü terörist başına özgürlük anlamına gelen çağrılar toplum tarafından reddedilmiştir, hiçbir şekilde kabul edilmemiştir. Şehit aileleri tarafından da kabul edilmemiştir. 40 yıldır terörün bedelini canıyla, malıyla ödeyen milyonlar tarafından bu açıklamalar tasvip edilmemiştir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kabinesinin çözümle düğüm arasında sıkıştığını görüyoruz.

Sayın Bahçeli’nin açıklamalarını onaylamayacak olsalar, bu takdirde ittifak ilişkileri bozulacak. Bu açıklamalar onaylanacak olsa toplumla bağlar kopacak. O nedenle iki arada bir derede kalmışlık halleri var. Bu gibi meselelerde bir kişinin aklıyla hareket edilmez. Devlet aklıyla hareket edilir. Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık tarihi olan köklü bir devlet geleneğini tem- sil etmektedir. Türkiye’yi yönetenlerin devlet aklına, kurumlara müracaat etmeleri lazımdır. Terörle mücadele, ansızın akla gelen ilk beyanın ifade edilmesiyle yürütülebilecek bir süreç değildir. Kurumlar işin içinde olmalıdır. Dahiliyesiyle, hariciyesiyle, adliyesiyle, emniyetiyle, istihbaratıyla bütün devlet aklı seferber olmalıdır. Yoksa tüpten çıkan macunu tekrar geriye ittirmek mümkün değildir. Toplum vicdanı, Abdullah Öcalan’ın meclis kürsüsüne gelmesi çağrısından kanamıştır, rahatsız olmuştur. Bu gerçeğin Sayın Cumhurbaşkanı da farkında olmalıdır.

 

Suat KILIÇ

Yeniden Refah Partisi

Genel Başkan Yardımcısı

Siyasi İşler Başkanı