2024-08-22
Siyasi İşler Başkanı Ve Parti Sözcüsü Suat Kılıç, Basın Mensuplarına Gündemi Değerlendirdi.
Bakanlar sadece bakan değil, aynı zamanda gören olmalıdır. “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”. Bu çok önemli bir atasözünü bugün hatır- lama gereği doğdu. Türkiye’de son bir haftadır endişe verici biçimde tarım kesimi, köylümüz, çiftçimiz eylemlerle sokaklara çıkmakta yolları trafiğe kapatmaktadır. Türkiye’nin birçok ilinde çiftçilerimiz ürünü traktörüyle sürüp tarlasında bırakmaktadır. Birçok ilimizde mahsulün fiyatı topla- maya bile değmemektedir. Gübre girdisi var, zirai ilaç girdisi var, tohum girdisi var, el emeği var, traktör giderleri var, amortismanlar var, nakliye ve navlun bedelleri var. Şehirde vatandaşımız filesini doldurmakta zorlanıyor. Köyde çiftçimiz köylümüz ürettiğinden maliyetini çıkaramıyor. Bu hakça bir düzen değildir. Bu adil bir yaklaşım değildir. Senelerdir söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Türkiye acilen hal yasasını çıkarmak zorundadır. Bir ürünün haldeki, pazardaki, manavdaki fiyatı, tarladaki fiyatının beş, sekiz, on katına çıkıyorsa burada bir haksızlık vardır. Ve hakkı kaybedilen hakkı gasp edilen üreticidir, köylüdür, toprağı ekendir, biçendir, işleyendir. Bu konuda hükümetimizi acil tedbirler almaya davet ediyoruz. Tarım ve Orman Bakan- lığı artık planlama yapan, belirleyen bir Bakanlık halinde çalışmak zorundadır. Tarım ve Orman Bakanı biraz da kendi işlerine bakmalıdır. Tarım ve Orman Bakanı sadece bakan değil, aynı zamanda köylünün hali perişanını gören olmalıdır. Bakan, gören olmalıdır. Bir sene patates soğan para ediyor. Seneye herkes patates soğan ekiyor. Ve gelecek yıl geldiğinde patates soğan tarlada kalıyor. Geçen yıl karpuz para ediyor. Bu yıl karpuz tarlada kalıyor. Kavunu, karpuzu, patatesi, soğanı belirleyemeyen, üretim sahalarını dengeleyemeyen bir tarım politikası politika değil, belirsizliktir, savrulmuşluktur, çiftçiyi, köylüyü kaderine terk etmektir. Acilen tedbir alınmalıdır. İşin öte yanında ne var? İşin öte yanında şehirde açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan milyonlar var. Bu tabloya dikkatinizi çekiyorum. Bir de şu tabloya dikkatinizi çekiyorum: Türk-İş’in verilerine göre konuşuyorum. Ülkemiz- de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bugün itibariyle 19.234 TL. Köylünün ürünü tarlada kalıyor. Hal yasası çıkmamış, dengesi yok, adaleti yok, kontrolü yok. Tarım ve Orman Bakanlığı görmüyor da Ticaret Bakanlığı görüyor mu? Ticaret Bakanlığı da maalesef görmüyor. Biri üretimi planlamıyor. Diğeri çarşıyı, pazarı, manavı marketi kontrol edemiyor. Açlık sınırı %75 enflasyonla birlikte 19.234 TL. Yoksulluk sınırı 62.652 TL. Dört kişilik bir aile için bu rakamlar. Daha fazlası değil. Dört kişilik bir aile. Değerli basın mensupları bu konuya dikkatinizi ben çekiyorum. Sizin de kamuoyunun dikkatini çekmek görevinizdir. Paydaş olmak zorundayız. Türk-İş’in ve Hak-İş’in bu ay içinde açık hava toplantıları olacak. İşsizliğe dikkat çekilecek, yoksulluğa dikkat çekilecek, açlığa dikkat çekilecek, yüksek enflasyona, yüksek faizlere dikkat çekilecek. Yeni Refah Partisi olarak Türkiye’nin önde gelen işçi örgütlerinin ay boyunca düzenleyecekleri bu açık hava toplantılarını desteklediğimizi de bu vesileyle sizlerle paylaşıyorum. İsrail’in Gazze’deki soykırımı devam ediyor. Amerikan Kongresi’nden soykırımcı İsrail’e daha fazla çocuk ve kadın öldürebilsin diye, daha fazla bomba atabilsin diye, daha fazla Filistinli’yi yurdundan sürebilsin diye, daha fazla çocuk bedenini paramparça edebilsin diye 20 milyar Dolar tutarında yeni bir destek paketi açıklandı. Tarih bugünleri yargılayacak! Yüzyılın Hitler’i Netanyahu yargılanırken, bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde yönetici koltuğunda oturup da Netanyahu’yu ve İsrail’in katliamcı koalisyonunu yardıma boğan, bombaya boğan, uçağa boğan yöneticiler de elbette savaş suçlusu olarak Netanyahu’yla birlikte yargılanacaklar. İslam dünyası maalesef konuya gerekli duyarlılığı oluşturamıyor. İsrail’in çevresindeki Müslüman ülkeler maalesef kendisinden beklenen etkiyi ve tepkiyi ortaya koyamıyor. Birleşmiş Milletler bu süreçte tamamen iflas etmiş durumdadır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden cılız sesler çıkıyor ama umursayan hiç kimse maalesef yok. Bugün İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddet ve devlet terörü yarın komşu ülkeleri de hedef alacak ve bugün kayıtsız kalan ülkelerin her biri bir gün mutlaka İsrail’in hedef tahtasında yer alacak. O nedenle Millî Görüş ve Yeniden Refah Partisi yine bir uyandırma servisi olarak çalışıyor ve İsrail’in Siyonist devlet terörüne kayıtsız ve ilgisiz kalan bütün devletleri, hükümetleri, yerleşik STK’larımızı duyarlı olmaya, sesini yükseltmeye bir kere daha davet ediyoruz. Bir partiden seçilmiş belediye başkanlarını istifa ettirip kendi partinize katmak haksız ve adaletsiz bir uygulamadır. 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri daha yeni cereyan etti. Millet iradesi sandığa yansıdı. Millet hangi ilde, hangi ilçede, hangi adayı, hangi partinin belediye başkanı olarak görmek istediğini oylarıyla birlikte sandığa yansıttı. O andan itibaren seçilen bütün belediye başkanlarına düşen görev, 5 yıl boyunca milletin tevdi ettiği emaneti omuzlarında taşımak, partisinde kalmak, emanete sahip çıkmaktır. Yeniden Refah Partisi’nin 63 belediyesinden 13’ü partimizden ayrıldı. Bu olağan bir durum değil. Bunu normal, olağan, sıradan bir durum olarak göremeyiz, karşılayamayız. Bu belediye başkanlarının önemli bir kısmı bugün AK Parti’ye katılım sağladı. Devletin sahip olduğu imkânları, kamunun gücünü ve kudretini, muhalefetin seçilmiş belediye başkanlarını şu ya da bu şekilde etki ve baskı altına alacak şekilde kullanmak hukuka uygun değildir. Adalete uygun değildir. Hakkaniyete uygun değildir. Bir partiden seçilmiş belediye başkanlarını istifa ettirip kendi partinize katmak haksız ve adaletsiz bir uygulamadır. Seçimin mantığına siyasetin sosyolojisine, seçmen iradesinin sandığa yansımasına da tümüyle aykırıdır. Elbette ki Yeniden Refah Partisi’nin bakanlıkları yok, bürokratik kurumları yok, büyük bütçeleri yok, belediyeleri borçlandırmak yetkisi yok, seçilmiş belediye başkanlarımıza kredi veremiyoruz, para bulamıyoruz, çöp kamyonu gönderemiyoruz ama zaten asıl olan bele- diyenin kendi imkânlarıyla fırsatlar oluşturması ve halkın ihtiyaçlarına cevaplar bulmasıdır. Ve Ankara’daki devlet kurumlarının da hangi partiden olursa olsun bütün belediyeleri ve belediye başkanlarına parti ayrımı yapmaksızın eşit yaklaşmasıdır. Siz belediye başkanlarını hizmet edemez hale getirirseniz ve belediye başkanları da bu nedenle partilerinden ayrılmayı düşünürlerse burada açığa büyük bir adaletsizlik çıkar. Yer değiştirmek bu anlamda gidene de yaramaz, alana da yaramaz. O nedenle diyorum ki seçilmiş belediye başkanları ellerindeki imkânlar ve fırsatlar ne olursa olsun kendi partilerinde kalmalıdır. Milletin emanetine sahip çıkmalıdır. Hizmet etmelerine mani olan adaletsiz ya da dışlayıcı uygulamalar varsa bunu da halka anlatmaları halkın dikkatine sunmalarıdır. Doğru olan budur. Yapılması gereken budur. Bütün belediye başkanlarına başka partilerden seçilenlere de bizim tavsiyemiz, kendilerini seçen insanların iradesine, ilgisine, güvenine layık kalmaları ve beş yıl boyunca o parti logosuyla verilmiş olan emanete sonuna kadar sahip çıkmalarıdır. Yüksek yargı kurumları arasındaki çatışmanın çözüm mercii Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Cumhur İttifakı’na ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’a açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu hukuk devletinde normlar hiyerarşisine riayet edilmelidir, kanunlar hiyerarşisine özen gösterilmelidir. Yüksek yargı kurumları arasındaki çatışmanın çözüm mercii Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi yüksek yargıdaki çatışmayı çözemezse gidilecek yer bellidir. Millet iradesidir. Nedir yapılması gereken? Gerekiyorsa anayasa değiştirilsin. Ama bu polemiklerle Türkiye lütfen meşgul edilmesin. Aylardır, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında gidip gelen bir dosya var. Bu dosya adeta pinpon topuna dönüştürüldü ve yargıdaki bu çatışmanın yargı sistemine, anayasal hukuk düzenine, adalet anlayışımıza yönelik meydana getirdiği güvensizliğin Türkiye’yi yönetenler farkında değil. O nedenle Sayın Numan Kurtulmuş’a Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla bir çağrıda bulunuyoruz: Sayın Kurtulmuş lütfen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yeni yasama döneminde bu konuyu kalıcı ve kesin bir çözüme kavuşturmak üzere yeniden toplantıya çağırınız. Gerekirse tek maddelik bir anayasa değişikliğinin öncülüğünü yapınız. Anayasa Mahkemesi’nin süper temyiz yetkilerinden veya bireysel başvuru imkânından bir şikâyetiniz, bir rahatsızlığınız varsa bir düzenlemeyle yargıdaki çatışmayı sonlandırınız. Ama bugün itibariyle mevcut anayasa ve hukuk sistemine göre kararlar almak, adımlar atmak mecburiyetindeyiz. Geçmişte, Rahmetli Erbakan Hocamızın parti kapatma kararları üzerine kullandığı bir cümlesi var. “Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu karara saygı duymamakla birlikte kararın sonuçlarına katlanmaya mecburuz”. Hukuk Devleti’ne inanan, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal bir hukuk düzeniyle idare edildiğine inanan herkesin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak mecburiyeti vardır. Anayasa Mahkemesi kararı hoşunuza gitse de gitmese de beğenseniz de beğenmezseniz de Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmalıdır. Yüksek yargıdaki çatışma sonlandırılmalıdır. Bu çatışmayı sonlandıracak merci bellidir. O merci Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bu çatışmayı sonlandıracak sürecin öncüsü de bellidir. O öncü isim de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hali hazırdaki başkanıdır. Dolayısıyla bizim bu konuyla ilgili duruşumuz ve tavrımız nettir. Olağanüstü toplantı çağrısına Yeniden Refah Partisi katılacak, uyacak. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmasını tavsiye ediyoruz. Herkese niye tavsiye ediyoruz? Madem bir anayasamız var, bu anayasanın korunması için bir de anayasa yargısı var. Anayasa yargısının aldığı kararlara uymadığınız takdirde anayasa anlamsızlaşmış olacak. Bu bir hukuk devleti için yaşanabilecek en büyük risktir ve krizdir. O nedenle çözüm vereceği Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bu çözüm o çatı altında tesis edilmelidir, sahiplenilmelidir ve daha fazla da bekletilmemelidir. Uzun tutukluluk sürelerinin doğrudan cezalandırmaya dönüşmesinin de Türkiye önüne geçmelidir. Artık senelerdir devam edegelen davalarda kesin hükümler bir şekilde ortaya konulmalıdır. İlk derece mahkemeleri kararlarını vermelidir. İstinaf yolu, temiz yolu her ne ise tamamlanmalı ve Türkiye hukuk sistemi uluslararası alanda tartışılan bir ülke olmak tan acilen çıkarılmalıdır. Çünkü ekonomide alınması gereken kararların alınması, atılması gereken adımların atılması ve beklenen iyileşmeye dönük sonuçların sağlanması da Türk hukuk sistemine yönelik alınacak kararlar atılacak adımlarla doğrudan alakalıdır. Yani hukuk sistemine güven varsa ekonomik düzeninize de güven vardır. Türkiye bu anlamda hukuk alanında reformlar için, yenileşmeler için güveni yeniden tazelemek için adalet kavramı etrafındaki kaygıları ortadan kaldırmak için acilen adımlar atması gereken bir ülkedir. Suat KILIÇ Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Siyasi İşler Başkanı