2024-07-09

Siyasi İşeler Başkanı Ve Parti Sözcüsü Suat Kılıç: "Sığınmacıların Geri Dönüşümlerinin Seçim Öncesi Söz Verildiği Gibi Planlanmasını Bekliyoruz."

PDF İndir

Kayseri ilimizde hepimizi üzen, derinden sarsan bir hadise yaşandı. Küçük bir yavrumuza milliyeti, tabiiyeti, hangi ülkenin vatandaşı olduğunun hiçbir önemi yok, bir çocuğa yönelik cinsel taciz, cinsel saldırı hadisesi yaşandı. Bunu şiddetle, nefretle kınıyor, telin ediyor ve saldırgan tarafı lanetliyoruz. Bu konular karşısında toplumun reaksiyonunu, tepkiselliğini, duyarlılığını elbette ki anlayabiliyoruz. Ama her şeyden evvel bilmemiz lazımdır ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir.

Böylesi dramatik hadiseler karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başta savcıları olmak üzere bütün kurumlarıyla görevinin başındadır. Polis görevinin başındadır. Jandarma görevinin başındadır. Cumhuriyet savcıları görevinin başındadır. Bu tür hadiseler karşısında sivil şahısların, vatandaşlarımızın ya da vatandaş olmayanların kendi hakkını kendi eliyle alma yoluna sapmaları çıkar yol değildir. Yanlış bir yoldur.

Hukuki tabirle ihkak-ı hak, hak değildir. Hak mahkeme yoluyla alınır, yargı eliyle alınır. Hakkın sağlayıcısı ve sahibi devlettir. Devlet bunun için vardır. Yargılama yetkisine sahip olan kuruma biz devlet diyoruz. Türkiye’de son yıllarda, özellikle de son aylarda sığınmacı, mülteci ya da yabancı karşıtlığı had safhaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye’nin elbette ki mülteciler meselesini yönetmek gibi bir problemi vardır.

Devlet, kurumlarıyla mülteci meselesinde çözüm yollarını bulmak, alternatif yollar açmak, seçim öncesi topluma verilen sözler doğrultusunda onurlu geri dönüşleri teşvik etmekle mükelleftir. Ama öte yandan bütün siyasilerin, özellikle muhalif siyasilerin dikkatli olmaları gereken bir konu başlığı vardır: “Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı”.

Irkçılığı da yabancı düşmanlığını da kesin bir dille reddediyoruz. Türkiye’de ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapan, seçmeni konsolide etmeye çalışan, partisini ayakta tutmayı ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına dayandıran siyaset anlayışını kesin bir dille reddediyoruz. Irkçılığa varan siyaset dilinin sokakları ne hale getirebileceğinin prova- sını Kayseri’de gördük. Bütün vatandaşlarımızı sağduyulu olmaya, temkinli davranmaya, akıl ve mantık yolundan çıkmamaya, devlete ve kurumlarına güvenmeye davet ediyoruz.

Evet, mülteciler meselesi Türkiye’nin önündeki en önemli meselelerden biridir. 5 yıl sonra, 10 yıl sonra, bugün gerekli adımlar atılmadığı takdirde bu mesele daha kritik boyutlar kazanabilecektir. Ama meselenin çözümü yabancı düşmanlığında değildir, ırkçılıkta değildir. Yabancılara ait iş yerlerine, konutlara, araçlara ya da varlıklara saldırmak hiç değildir. Siyaset yapan herkes bu konuda temiz bir dille hareket etmeli, vatandaşlarımızı doğruya yönlendirmelidir. Aksi takdirde yaşanabilecek her türlü sosyal ve toplumsal olaydan, işlenebilecek suçlardan bu nefret dilini kışkırtan, teşvik eden siyasetçiler de payına düşeni alacaktır. Vatandaşlarımızı dikkatli olmaya özenle davet ediyoruz. Siyasetçilerimizi de zaten nefret diline karşı duyarlılık vazifesine davet ediyoruz.

Öte yandan bu olayları gerekçe kılarak ya da başka sebeplerle Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına yakın noktalarda Suriye’deki yerleşim yerlerinde Ay Yıldızlı Al Bayrağımıza yönelik olarak vuku bulan saldırıları da kesin bir nefretle reddediyor, telin ediyoruz. Saldırganları kınıyoruz, lanetliyoruz. Ay Yıldızlı Al Bayrağımız bu coğrafyada yüzyıllar boyunca ezilenlerin, dışlananların, horlananların, mazlum ve mağdurların sığınağı olmuş bir bayraktır. Ay Yıldızı Al Bayrağımız; ezilenleri, dışlananları, horlananları, adaletsizliğe maruz kalanları, onuru çiğnenenleri, köleleştirilenleri, özgürlüğü gasp edilenleri gölgesinde barındırmış, yüz yıllar boyunca coğrafyamızda mağdurların hamisi vazifesini başarıyla icra etmiş bir bayraktır. Bayrağımıza yönelik bu hain, onursuz ve alçakça saldırıları kimden geliyor olursa olsun kınıyor ve lanetliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün makamları milletimizin aziz ve asil bayrağını koruma vazifesini yerine getirme konusunda üzerine düşen misyonun, vazifenin ve sorumluluğun gereğini yerine getirecektir. Buna inanıyoruz. Bayrağı korumak ve kollama konusundaki vazife; ötelenmesi, tehir edilmesi mümkün olmayan bir vazifedir.

Yeniden Refah Partisi olarak ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Devleti arasında normalleşme yönünde verilen mesajları destekliyor ve teşvik ediyoruz. İki ülke arasında düş- manca yaklaşımların sebebini anlamak, izahını yapmak zaten mümkün değildir. Suriye’deki istikrarsızlık, iç savaş ve Suriye’nin yaşadığı yıkımlar, Suriye’deki etkisine benzer bir etkiyi Türkiye üzerinde de göstermiştir. Suriye’deki iç savaş nedeniyle kaçan ya da ülkesini terk etmeye zorlananların sığınağı yine Türkiye olmuştur.

Türkiye, sığınanların her türlü maddi manevi külfetini çekmek durumunda kalmıştır. Böl- gede demografik yapılar bozulmuştur. Suriye’nin demografisi bozulmuştur, Irak’ın demografisi bozulmuştur ve aynı zamanda Türkiye’mizin de demografik yapısı bozulmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamalar doğrultusunda, Türkiye ile Suriye arasında normalleşme yönünde atılacak olan adımlara, Yenide Refah Partisi olarak gereken desteği vermeye hazırız. Türkiye ve Suriye düşman değil, tarihten bu yana devam edegelen ilişkileriyle dost iki devlettir. Bölgedeki düşmanların gönlünce at koşturmaması için düşmanın sevinmemesi, dostun üzülmemesi için Türkiye ile Suriye’nin acilen normalleşmesi, barış iklimine dönmesi ve Türkiye’deki Suriye vatandaşlarına onurlu geri dönüş kapılarının ardına kadar açılması elzemdir.

Acaba, Suriye’nin Türkiye sınırındaki yerleşim yerlerinde aziz ve asil bayrağımıza yönelik saldırıların gerçekleşmesinin arkasında Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme zeminini yok etmeye yönelik bir provokasyon var mıdır? Bayrağımıza yönelik saldırıların amacı, Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme iklimini dinamitlemek olabilir mi? Bu konuyla ilgili olarak da devletimizin ve istihbarat birimlerimizin gereken çalışmayı yapmak ve önlemleri almak vazifesi vardır. Her kim Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini provoke etmeye çalışırsa çalışsın, Türkiye’nin devlet aklı bu provokasyonları aşabilecek deneyimde ve tarihsel birikimdedir.